Ahmet Türk Beraat Etti: Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne Kayyım Atanmasına Gerekçe Gösterilen Kritik Davada Beraat Var!
Türkiye siyasetinin önemli figürlerinden, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) eski Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk, siyasi kariyerini derinden etkileyen ve görevden alınmasına gerekçe gösterilen kritik bir davadan beraat etti. Türk’ün yargılandığı ‘örgüt propagandası’ suçlaması, İçişleri Bakanlığı tarafından 4 Kasım 2024 tarihinde üçüncü kez görevinden uzaklaştırılmasına ve yerine kayyım atanmasına dayanak yapılmıştı. Ancak, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında mahkeme, Türk’ün sözlerinin suç unsuru taşımadığına hükmederek hukuki bir zafer ilan etti. Bu gelişme, hem yerel yönetimler hem de Türkiye’deki ifade özgürlüğü tartışmaları açısından büyük önem taşımaktadır.
Görevden Uzaklaştırma ve Kayyım Süreci: Kronolojik Bir İnceleme
Ahmet Türk’ün belediye başkanlığı görevinden uzaklaştırılması ve yerine kayyım atanması kararı, Türkiye’de yerel demokrasi ve merkezi yönetim ilişkileri bağlamında sıklıkla tartışma konusu olmuştur. İçişleri Bakanlığı, 4 Kasım 2024’te aldığı kararda, Türk’ün görevden uzaklaştırılmasına gerekçe olarak Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden bu davayı açıkça göstermişti. Bakanlık açıklamasında, Türk hakkında “Terör örgütü propagandası suçundan yargılaması devam ediyor” ifadesine yer verilmişti.
Söz konusu dava, Türk’ün yaklaşık 14 yıl önce, 28 Mart 2011 tarihinde Siirt’te yaptığı bir konuşma nedeniyle açılmıştı. İlginç bir hukuki süreçle, bu konuşmaya dair soruşturma dosyası 2014 yılında Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “takipsizlik” kararıyla sonuçlandırılmıştı. Ancak, yıllar sonra, 2022 yılında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bu takipsizlik kararını yok sayarak yeniden bir iddianame hazırlamış ve dava süreci böylece yeniden başlamıştı. Bu durum, hukuki istikrar ve geçmiş kararların geçerliliği açısından hukuka aykırı olduğu yönünde eleştirilere yol açmıştı.
Mahkeme Kararı ve Gerekçesi: İfade Özgürlüğünün Sınırları
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında, Ahmet Türk’ün avukatları Erdal Kuzu ve Tahar Erdem, Mardin Adliyesi’nden SEGBİS aracılığıyla savunmalarını sundu. Savunma makamı, 2014’teki takipsizlik kararını hatırlatarak, yeni bir iddianame hazırlanmasının hukuka aykırı olduğunu bir kez daha vurguladı. Ancak, duruşmada savcılık, Türk’ün cezalandırılmasını talep eden mütalaasını yineledi.
Savunmaların ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, önemli bir hükme imza attı:
Mahkeme heyeti, Ahmet Türk’ün davaya konu olan konuşmasında kullandığı sözlerin herhangi bir suç unsuru taşımadığına hükmetti. Kararın temelinde, söz konusu açıklamanın demokratik bir toplumda güvence altına alınmış olan “ifade özgürlüğü” sınırları içerisinde kaldığı tespiti yer aldı.
Bu beraat kararı, bir siyasetçinin yaptığı konuşmanın, terör örgütü propagandası gibi ağır bir suçlama yerine, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurgulaması açısından emsal teşkil etmektedir. Hukuki açıdan bakıldığında, görevden uzaklaştırmaya temel teşkil eden ana davanın beraatle sonuçlanması, bu siyasi müdahalenin hukuki dayanağını ortadan kaldırmıştır.
Davaya Konu Olan Konuşmanın Özü
Ahmet Türk’ün beraat ettiği davaya konu olan ve İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınma gerekçelerinden biri olarak gösterilen 28 Mart 2011 tarihli Siirt konuşmasının ilgili kısmı, mücadelenin ve şehitlerin anılmasına odaklanıyordu. Türk, o dönemde yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı:
“Biz biliyoruz, binler özgürlük mücadelesi için; kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, yaşamlarından vazgeçtiler. Bu mücadele bugün gün be gün daha da genişliyor ve gün be gün bu mücadele özgürlük yürüyüşü oluyor. Bugün bütün Kürdistan’ın şehirleri için, Kürdistan’ın köyleri için, Kürdistan’ın ilçeleri için halk ayaktadır. Kahraman şehitler için bugün burada toplanmışlar…”
Mahkeme, bu ifadelerin, siyasi bir figürün halkına hitaben yaptığı ve siyasi bir mücadeleyi anlatan bir söylem olarak ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını kabul ederek, bu söylemlerde bir suç kastı ve unsuru görmedi.
Beraat Sonrası Göreve İade Tartışması ve Ahmet Türk’ün Siyasi Duruşu
Beraat kararı sonrası, kamuoyunda en çok merak edilen konu, Ahmet Türk’ün görevine iade edilip edilmeyeceği oldu. Görevden uzaklaştırmanın ana dayanağı ortadan kalkmış olsa da, göreve iade süreci tamamen siyasi iradenin kararına bağlıdır.
Ahmet Türk, geçmişte kayyım uygulamalarına dair yaptığı açıklamalarda, konuya dair hassas ve prensipli bir duruş sergilediğini göstermişti. Yeni bir “çözüm süreci” kapsamında DEM Partili belediyelere atanan kayyımların geri alınma ihtimaliyle ilgili kendisine yöneltilen bir soruya verdiği cevap, Türk’ün siyasi ahlak anlayışını ortaya koymaktadır:
“Ben bu aşamada CHP’li belediyelere kayyımlar atanırken böyle bir şey olmasını istemem. Bunu kabul etmek istemem. Olacaksa bütün kayyım uygulamaları kaldırılmalı.”
Bu açıklama, Türk’ün bireysel bir iade yerine, kayyım uygulamasının tüm siyasi partilerin belediyeleri nezdinde sonlandırılması ve yerel demokrasinin tamamen tesis edilmesi yönünde bir ilkesel duruş benimsediğini göstermektedir. Ahmet Türk’ün bu beraat kararı, hukukun siyasi kararlara karşı üstünlüğünü bir kez daha tescil etmesi açısından önem taşırken, Türkiye’deki yerel demokrasi ve kayyım uygulamaları tartışmalarını yeniden gündemin merkezine taşımıştır.
